Powered By Blogger

22 Ağustos 2010 Pazar

White Rabbit




When logic and proportion
Have fallen sloppy dead
And the White Knight is talking backwards
And the Red Queen's "off with her head!"
Remember what the dormouse said:
"Feed your head Feed your head Feed your head"

15 Ağustos 2010 Pazar

Dear God Please Help Me - Morrisey

I am walking through Rome
With my heart on a string
Dear God, please help me

And I am so very tired
Of doing the right thing
Dear God, please help me

There are explosive kegs
Between my legs
Dear God, please help me

Will you follow and know
Know me more than you do
Track me down
And try to win me?

Then he motions to me
With his hand on my knee
Dear God, did this kind of thing happen to you?

Now I'm spreading your legs
With mine in-between
Dear God, if I could I would help you

And now I am walking through Rome
And there is no room to move
But the heart feels free

The heart feels free
The heart feels free
But the heart... feels free

The heart feels free

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Cockney Rebel - Sebastian




Radiate simply, the candle is burning so low for me
Generate me limply, I can't seem to place your name, cherie
To rearrange all these thoughts in a moment is suicide
Come to a strange place, we'll talk over old times we never spied
Somebody called me Sebastian
Somebody called me Sebastian
Work out a rhyme, toss me the time, lay me, you're mine
And we all know, oh yeah!
Your Persian eye sparkle; your lips, ruby blue never speak a sound
You, oh so gay, with Parisian demands, you can run-around
Your view of society screws up my mind like you'll never know
Lead me away, come inside, see my mind in kaleidoscope
Somebody called me Sebastian
Somebody called me Sebastian
Mangle my mind, love me sublime, do it in style,
So we all know, oh yeah!
You're not gonna run, babe, we only just begun, babe, to compromise
Slagged in a Bowery saloon, love's a story to serialise
Pale angel face; green eye-shadow, the glitter is outasite
No courtesan could begin to decipher your beam of light
Somebody called me Sebastian
Somebody called me Sebastian
Dance on my heart, laugh,
swoop and dart, la-di-di-da
Now we all know, oh yeah!

kavuşma

olayları, yaşadıklarını akışına bırakmamanın kaçınılmaz olduğu bi an gelir hayatta. artık niye deli gibi kastırıp mücadele ettiğini, acı çektiğini, durumları kendi açından daha dayanılmaz kıldığını zorla olsa da anlarsın. hayat yeter ulan artık kes bi sesini de otur soluklan azcık der. çaresiz oturursun. kendinden uzaklaştığını hissedersin böyle zamanlarda. korkutur bu seni, güvenlik duygunu sarsar, değişmek zor gelir, tutunduğun şeyler ya yer değiştirmiştir ya çekip gitmiştir birer birer ya da seni orada tutan hiçbir şey kalmamıştır artık. ve sonra kendini de çekip almak zorunda kalırsın oradan. eski düşüncelerinden ve duygularından uzaklaşırsın zamanla. aslında kendinden uzaklaşmak sandığın şey yeni bir kendine kavuşmaktır, öyle okumak lazımdır. ama yaşarken bunu anlamazsın kolay kolay. bunu bir kavuşma olarak görmek için gerçek bir vuslat gerekir belki, zihninde ve hayatının akışı içinde somutlanan bir vuslat... neye kavuştuğunu bilmeden kavuştum diyemezsin kolayca, bi şeylerden ayrılmak başka bir şeylere kavuşmaktır nihayetinde, ama ayrıldığın şeyler kadar kavuştuğun şeylerin de neler olduğunu görmek istersin, tutmak, anlamak, fark etmek, idrak etmek, hissetmek istersin. insan kendine kavuşursa başka şeylere daha kolay kavuşur. kavuşmak ideal bir şeylere kavuşmak anlamında değildir sadece, bundan yüce bir karşılık beklemek sancılı olabilir. çok derin anlamlar çıkabilir içinden çıkmayabilir de... kavuşmak istediğin şeyin ne kadar derin olduğu ile ilgilidir biraz bu. biraz hayatın sana kelek yapmaktan artık biraz vazgeçmesiyle, büyük ölçüde de insanın kendisiyle. en güzel kavuşma senden başka kimsenin fark etmediği bir kavuşmadır aslında.