Powered By Blogger

31 Mayıs 2010 Pazartesi

tımarpark

hayat bir tımarhaneden farksız gibi. içinden çıkmanın da içinde kalmanın da mümkün olmadığı bir tımarhane. kendimizi bi yerinden kaptırıp oynuyoruz içinde ya ne hoş... kaptırmasak başka ne yapacağız? elde ne var başka? ama zaman zaman tımarhanenin penceresinden kafayı çıkarıp o tarafta neler olduğuna bir bakmak gerekiyor. o taraf ne taraf sahi? tarafsız bir saha? kurtarılmış bir bölge? kimseye ait olmayan ve herkese ait olan bir bahçe? arada bir tımarhanenin nefessiz bırakan, yorucu, tüketici, saldırgan, yabancılaştıran, yalnızlaştıran, vahşi, bozbulanık, adaletsiz dünyasından kurtulmak gerekiyor. arada bir kafayı pencereden dışarı çıkarıp bakmak gerekiyor. ne göreceğini, ne bulacağını bilmeden... nefes almak için... iki dakika bile olsa serinlemek için... kafayı çıkarmak da yetmiyor bazen. ayakkabıları tavana doğru fırlatmak ve yeni budanmış, deli deli kokan ıslak çimenlerin üzerinde çıplak ayaklarla yürümek gerekiyor...nereye? pencereden baktığımız o yere doğru... her şehrin bir parkı vardır değil mi? o halde her tımarhanenin de kendine ait bir parkı olmalı. tımarpark... aramızda yarası olmayan var mı sahi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder